Yeneroğlu: “Arakanlı Müslümanlara yönelik zulme dünya sessiz kalmamalı”

“Arakan’ın kuzeyinde geçtiğimiz ay emniyet güçlerini hedef alan saldırı neticesinde dokuz güvenlik görevlisinin hayatını kaybetmesinin ardından bölgede yürütülen operasyonlar son derece yıkıcı ve tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Güvenlik güçlerini hedef alan saldırıyı yurtdışı kaynaklı radikal grupların gerçekleştirdiği iddiasıyla yürütülen operasyonlarda 9 Ekim tarihinden bugüne kadar 428 insan öldürülmüş, 192 kadın tecavüze uğramış, 440 kişi tutuklanmış ve 160 işkence ihbarı rapor edilmiştir. Bu rakamlar dünyada en fazla zulüm gören topluluk olarak tanımlanan Arakan Müslümanlarına uygulanan etnik ve dini temelli soykırımı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ayrıca Mynmar yönetiminin milli politikası haline gelen Arakanlı Müslümanları kendi topraklarından atma hedefi uğrunda atılan bir adım olarak tarihteki yerini almıştır.

 

Arakanlı Müslümanları hedef alan geniş çaplı operasyonlar neticesinde 1780 ev yakılmış ya da kullanılamaz hale getirilmiş ve büyüyen bu insani krizden kaçmak zorunda kalan insanların sayısı 30 bini aşmıştır. 2012 yılında Budist çoğunluğa mensup ırkçı grupların Müslüman azınlığa yönelik gerçekleştirdiği saldırılardan bu yana yaşanan bu en ciddi operasyon neticesinde, 150 bin kişi bölgeye gidecek yardımlara muhtaçtır. Ancak Arakanlıların yaşadıkları köylerin neredeyse tamamı güvenlik bölgesi ilan edildiği için gerekli yardımlar ulaştırılamamaktadır. Gerekli insani yardımların önündeki engellerin kaldırılması noktasında uluslararası insani yardım kuruluşlarının harekete geçmesi hayati önem taşımaktadır. Ayrıca Birleşmiş Milletler nezdinde bölgede inceleme yapılmasına izin verilmesi de büyük bir ihtiyaçtır.

 

Arakanlı Müslümanların yaşadığı bu baskıların etkisini artıran en önemli etken ise 1982 Vatandaşlık Yasası ile birlikte Arakanlı Müslümanların kendi topraklarında vatandaş olarak tanınmamaya başlamasıdır. Bu Yasaya göre, 8 ulusal ve 135 etnik gruptan birine ait olan veya ataları 1823 yılından önce ülkeye yerleşmiş olan bireyler vatandaş olarak nitelendirilmektedir. Bu durum söz konusu Müslümanların ‘vatansız/haymatlos’ olarak tanımlanmalarına neden olmuştur. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Deklerasyonu’nun ‘Hiç kimse vatandaşlık haklarından mahrum edilemez’ maddesine rağmen Arakanlı Müslümanlar kendi ülkelerinde vatandaş statüsüne sahip değillerdir. 1982 Anayasası’nın bu yansımalarından kurtulunması, Arakanlı Müslümanların ülkenin temel bir parçası olarak görülerek temel insani haklardan mahrum bırakılmaması ayrıca ülkedeki vatandaşlık kanunun tüm bireyleri kapsayacak biçimde iyileştirilmesi için gerekenlerin yapılması önemli adımlardan olacaktır.

 

Gerilimin daha da tırmanmasının ve en önemlisi yaşanan sivil kayıpların engellenmesi için uluslararası aktörlerin insanlığın tükenişini seyretme konumundan çıkıp gerekli adımları atmaları elzemdir. Bizlere düşen insanlığın ufkunu ve umudunu kapatan bu şiddet olayları karşısında dayanışma, kardeşlik ve dünyanın her yerinde çoğulcu bir topluma dair umutlarımızı diri tutmak, yaşanan elim hadiseleri dünya kamuoyunun gündemine taşıma gayreti içerisinde olmak ve kamuoyu nezdinde gerekli hassasiyetin oluşturulmasıyla Arakan Müslümanlarına yönelik baskının son bulmasının sağlanmasıdır.”

Mehmet Hasan
Önceki Mehmet Hasan
Gülseven Halı: Avrupa'nın Çeşitli Ülkelerinde Camilere Renk Katıyor
Sonraki Gülseven Halı: Avrupa'nın Çeşitli Ülkelerinde Camilere Renk Katıyor