İspanya'da dört yılda dört seçim

İspanya'da dört yılda dört seçim

 

İspanya’da 28 Nisan'da yapılan erken seçimler, tahmin edildiği gibi, yeni partilerin siyaset arenasına çıkmasıyla baş gösteren yönetilebilirlik sorununu kökünden çözecek bir formül üretemedi. En büyük olasılık olarak görülen PSOE (Sosyalist İşçi Partisi) azınlık hükümeti formülü, radikal solcu Unidos Podemos’un (UP) içinde birkaç bakanla yer alacağı bir koalisyon hükümeti kurulmasında ısrar etmesi, buna da sosyalistlerin yanaşmaması nedeniyle işlemedi.

Aslında ikili veya çoklu koalisyon hükümeti formülleri İspanya’da bugüne kadar denenmiş değil. Sandıktan birinci çıkan ama salt çoğunluğa ulaşamayan siyasi partiler bir veya daha çok küçük partiyle bazı siyasi ödünler içeren protokoller imzalamayı ve karşılığında sağladıkları destekle azınlık hükümeti oluşturmayı yeğleyegeliyor. Başbakanlığı vekaleten yürüten Pedro Sánchez de 28 Nisan’dan bu yana birçok kez bir araya geldiği UP lideri Pablo Iglesias ile bir koalisyon hükümeti oluşturmaya hep karşı çıktı. Hal böyle olunca güvenoyu için gittiği Temsilciler Meclisi’nden iki kez boynu bükük ayrıldı. Görünen o ki tekrar seçimi, kaybetmesi beklenen üçüncü ve son denemeye tercih etmiş bulunuyor.

Anayasa’nın 99. maddesinin 5. ve son fıkrası söz konusu tekrar seçimi düzenleniyor. Bu fıkra, ilk güven oylamasından itibaren 60 gün içinde hükümet kurulamaması halinde Kral’ın, başkanı ile istişare halinde, Temsilciler Meclisi’ni feshederek tekrar seçim kararı almasına hükmediyor. 60 günlük süre 23 Eylül Pazartesi günü doluyor. Ancak bu tarihe kadar yeni bir güven oylaması yapılması söz konusu değil. Geçen Salı günü Başbakan Sánchez’i Zarzuela Sarayı’nda kabul eden Kral VI. Felipe aynı akşam yayımladığı resmî açıklamayla güvenoyu alacak bir hükümet kurulması için koşulların var olmadığını duyurdu. Bu açıklamayla Kral VI. Felipe’nin anayasal süre dolar dolmaz tekrar seçim kararı açıklayacağı anlaşılıyor.

 

Ülkedeki siyasi istikrarsızlık, özünde, 20 Aralık 2015 genel seçimlerinden çıkan ve ülkenin demokrasi dönemine damga vurmuş olan iki partililiğe (bipartidismo) son veren siyasi tablodan kaynaklanıyor.

10 Kasım’da yapılması beklenen tekrar seçimle birlikte İspanya son dört yıl içinde, 2015’in sonundan bu yana ikisi erken, ikisi de tekrar olmak üzere tam dört genel seçim yaşamış olacak. Bu siyasi istikrarsızlık, özünde, 20 Aralık 2015 genel seçimlerinden çıkan ve ülkenin demokrasi dönemine damga vurmuş olan iki partililiğe (bipartidismo) son veren siyasi tablodan kaynaklanıyor. 2015 seçimleri, 7 Haziran 2015’te Türkiye’de olduğu gibi, Meclis’te kilitlenmeye yol açtığı için 6 aylık bir süre sonunda tekrarlanmıştı. Ne var ki 26 Haziran 2016’da tekrarlanan seçimlerden, Türkiye’dekinden farklı olarak, benzer bir tablo çıkmış, istikrarlı bir hükümet kurulamamıştı. 350 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nde 137 milletvekili kazanarak birinci parti olan merkez sağdaki Halkçı Parti PP’nin (Partido Popular) lideri Mariano Rajoy başkanlığındaki azınlık hükümeti, geçen yıl Haziran ayında bütçesine verilen güvensizlik oyuyla düşürülmüştü.

Tekrar seçim kime yarar?

Haziran 2018’den bu yana başbakanlık koltuğunda oturan PSOE Genel Sekreteri Pedro Sánchez’in azınlıkta olmasına karşın yıpranmak bir yana, partisinin oylarını yükseltmekte olduğu görülüyor. Son 28 Nisan seçimlerinde oylarını yüzde 22,6’dan 28,6'ya, Meclis’teki sandalye sayısını da 85’ten 123’e yükselten PSOE, son anketlere göre, oylarını daha da artıracak. Electocracia’nın güncel verilerine göre, PSOE’nin şu andaki oy oranı yüzde 30,5, beklenen milletvekili sayısı ise 128 ila 132 arasında. Sosyalistlerin salt çoğunluktan (176) çok uzakta olmalarına karşın sandıktan yine ilk sırada çıkacakları anlaşılıyor.

Bu itibarla, gerek bir önceki seçimlerde tepetaklak olan ana muhalefet partisi PP (Partido Popular), gerek Katalan kökenli yeni parti liberal demokrat Ciutadans (C’s), Sánchez’i tekrar seçimi zorlamak için baştan beri uzlaşmaz bir tutum izlemekle suçluyor. Sánchez ise hükümet kurulamamasının faturasını Unidos Podemos’a (UP) ve lideri Iglesias’a çıkarıyor ama radikal solcu parti, anketlere göre tekrar seçimden oy kaybedecek partilerden biri. 28 Nisan’da yüzde 14,3 oyla 42 sandalye çıkarmış olan UP’nin oy oranı yüzde 13,7’ye düşmüş durumda. Bu oy oranı ve tahmini 35-39 sandalye ile son dönemde kurulamayan solcu hükümetin ancak bazı küçük partilerin desteğiyle salt çoğunluğa ulaşması mümkün. Ama Iglesias’ın sonuna kadar hükümete bakanlarla girme arzusundan seçimlerden sonra vazgeçeceğini düşünmek rasyonel değil. Kaldı ki iki parti arasında ideolojik farklılıklar da göz ardı edilecek gibi görünmüyor.

 

Yeni seçimin de İspanya’da süregelen yönetilebilirlik sorununu kökünden çözmesi imkansız. Hatta siyasi partilerin aldıkları pozisyonları değiştirmedikleri sürece seçimlerin tekrarlanmasının önüne geçilmesinin mümkün olmadığı da aşikâr.

Tekrar seçimde Halkçı Parti’nin (PP) de bir miktar oy kazanacağı anlaşılıyor. Eski Genel Başkan ve Başbakan Mariano Rajoy’a oranla daha muhafazakâr çizgide olan Pablo Casado 28 Nisan’da adeta bozguna uğramıştı. Yüzde 16,7 oyla 137 parlamenterinin yarısından fazlasını (71) kaybetmiş olan PP, Electocracia’ya göre, oylarını 19,7’ye, sandalye sayısını da 82-86’ya yükseltebilecek durumda. Ama buna karşılık sağ ağırlıklı bir hükümet kurabilmek için C’s’e de ihtiyaç duyuyor. Katalan liberal parti 28 Nisan’a oranla oy yitiren partilerden biri. Albert Rivera’nın partisinin oyları yüzde 15,8’den 13,7’e düşmüş durumda. C’s bu oy oranıyla ancak 40-44 milletvekilliği kazanabiliyor.

Tekrar seçimde kaybedecek partilerden biri de aşırı sağcı Vox. 28 Nisan’da yüzde 10’dan fazla oy kazanarak 24 milletvekiliyle Temsilciler Meclisi’ne girmiş olan Vox, Electocracia’nın verilerine göre, şu anda yüzde 9.2 oyla 18 ila 22 sandalye elde edebilecek durumda. Birlikte hareket etmeleri durumunda, sağ bloğun (PP, C’s, Vox) toplam oy oranı sol bloğa (PSOE, UP) oranla çok geride bulunuyor. Bu durumu 10 Kasım’a kadar kendi lehine çevirmesi pek de kolay görünmüyor.

Sonuç olarak, 10 Kasım’da sandıktan çıkması beklenen siyasi tablonun İspanya’da süregelen yönetilebilirlik sorununu kökünden çözmesinin imkansız olacağını kabul etmek gerekir. Hatta siyasi partilerin aldıkları pozisyonları değiştirmedikleri sürece seçimlerin tekrarlanmasının önüne geçilmesinin mümkün olmadığı da aşikâr. Tutum değiştirme derken, Büyük Koalisyon (PSOE-PP) olasılığının oldukça uzak olduğunu vurgulamakta yarar var. Ama Rivera’ya göre kabul edilemez olan Sánchez’in Katalan ayrılıkçı milliyetçilere hoşgörülü tutumunu bir tarafa bırakması halinde İspanya’da liberal çevrelerin desteklediği PSOE-C’s işbirliğinin önü belki açılabilir. Ama unutmayalım ki böyle bir ortaklık bu iki partinin sandalye sayısı (123+ 57) salt çoğunluğa ulaştığı halde içinde bulunduğumuz dönemde kurulamamıştı.

[“Agur, ETA artık yok” (Aralık 2018), “Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Terörle Mücadele Modeli” (2006) ve “Euskal Herria: İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği” (1999) kitaplarının yazarı olan Akın Özçer emekli bir Dışişleri mensubudur]

'Türkiye'nin çatısı' sis bulutuyla örtüldü
Önceki 'Türkiye'nin çatısı' sis bulutuyla örtüldü
Batı Trakya'dan başlayan fırtınalı hayat
Sonraki Batı Trakya'dan başlayan fırtınalı hayat